2018’den beri evim ve iş yerim İstanbul – Ataköy’deydi. Kendime yeni bir hayat kurmuştum.
Söylemesi ayıp iyi de kazanıyordum. 2020’de üçüncü çocuğum, Atlas doğdu. Silivri’ye dönmeye, yerel basınla ilgilenmeye zerre niyetim yoktu. Rahatım yerindeydi. Kendimi “Sürgündeki Silivrililer Parlamentosu” Başkanı ilan etmiştim.
2021 yılında bir adli para cezasını ödemek için Silivri Emniyeti’ne bağlı bir polis memurunca Silivri’ye davet edildim. Aynı gün eşim Özge ile Silivri’ye geldik. Adliye önünde söz konusu polis memuru ile buluştuk. Ben Adliye’ye gerekli evrak işlerini yapmaya, sonra da Ziraat Bankası’na para cezasını ödemeye gittim. Ben Adliye’de iken, Adliye önünde bekleyen polis memuru eşimle sohbet etmiş. Demiş ki;
“Kaan Silivri’den kaçmakla iyi yaptı. Yoksa başına kötü şeyler gelecekti.”
Eşim Özge bana bunu aktardığında kan beynime sıçradı. Benim vergimle, görevi beni korumak olan polis memuru, üstü kapalı bana tehdit mesajı iletmişti.
Madem başıma bir şey gelme ihtimali var, bunu önlemek sizin göreviniz.
Madem başıma kötü bir şey geldi, bunun peşine düşmek, adaleti sağlamak sizin göreviniz.
İşte o gün, Silivri’ye dönerek, bu zihniyetle mücadele etmeye karar verdim. Silivri’de üç çocuk büyüten biri olarak, sanırım, iyi de yaptım.