İBB Başkanı İmamoğlu: “120 bine yakın test talebi var, önceliğimiz 2000 öncesi yapılar; depremle ilgili İstanbul Yasası’na ihtiyacımız var.”
İstanbul’daki kentsel dönüşüm ve güçlendirme hakkında konuşan İmamoğlu, “Mühim olan İstanbul’un taranması şart. Yüzde 35’de başarılı olabildik. 120 bine yaklaştık şimdi, insanlar ‘gelin binamızı kontrol edin’ deniyor. Sokağa çıkıyorum 10 kişiden 7’si ‘gelin binamıza bakın’ diyor. Şu ana kadar 2000 öncesi yapıların kapılarını çaldık. Silivri’den başladık. Fay hattına yakın bölgelere odaklandık. Zemini zayıf, yapı stoğu eski olan yapılara odaklandık. Esas hedef o zaten.” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, “Depremle ilgili İstanbul Yasası’na ihtiyacımız var. Yaptırımları güçlü, geriye dönüş imkanı olmayan yasal düzenleme.” görüşünü savundu.
Habertürk’te Serap Belet ve Kürşad Oğuz’un moderatörlüğünde Habertürk yazarı Nagehan Alçı ve gazeteci Faruk Aksoy’un sorularını yanıtlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
“Daha farklı bir kurumsallıkla ele alınması gerekir”
“İnsanımızı ev değil tabutlarında yaşattık. Bu hatadan hep beraber dönmeliyiz. Sürece sen, siz diye bir tarifle bakarsak doğru sonuca ulaşamayacağımızı biliyorum. Herkesin hataları eksikleri vardır. Düzelecekse hep birlikte düzelecektir. Bunun üzerinde durmamız gerektiğinin, en önemli meselemiz olması gerektiğinin, partiler üstü yere oturtulması gerektiğinin, tüm depremle ilgili İstanbul başta, seçim vaadi ile değil, daha farklı bir kurumsallıkla ele alınması gerekir.
Kahramanmaraş’a üçüncü gün gittik. Ziyaretimin yüzde 80’inde telefonla konuşmak yoktu. Belediye Başkanına telefon açamadık. AFAD’a da uğramaya çalıştık bilgi verecek birisi varsa. Üç Vali Bey İslahiye’de bizi karşıladı. 20’ye yakın yere uğradık. Bilgi aldık, dileklerimizi ilettik.
“Günü geldiğinde bunun da hesaplaşılacağı alan var”
Başka bir AFAD buluşmasında, şöyle yolunda böyle yolunda her enkazda insan var.. O yoldan geliyoruz, yapma. Ona ne demelisin. Şu eksiğe eksiğimiz var, toplantı yapmamız lazım. Dudaklar kapalı, diller kilitli. Şimdilik isimsiz konuşuyorum, günü geldiğinde bunun da hesaplaşılacağı alan var.
Mesele sistemde, rejimde. En tepeden her konuda icazet alınır mı? Bu şehirde biz Rum vakfının hastanesinin yangınını söndürdük. Cumhurbaşkanı danışmanı, ‘Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla yangını söndürdük’ dediler. Bu rejim ve sistem sorunu. Bugün biz İstanbul Deprem Seferberliği’ni açıkladık. Nisan ayında Afet Eylem Planı’nın İstanbul’da nasıl uygulanması gerektiğine ayrıca hazırlık yapıyoruz. Tabii ki AFAD da yapacaktır. AFAD’da Ekrem İmamoğlu konuşsun mu, konuşmasın mı tartışıldı. Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da AFAD’ın toplantılarına çağrılmadı. İBB tam 5 bin 402 personeli Hatay’da görevlendirdi. Şu anda yaklaşık 2 bine yakın çalışanımız orada. İhtiyaçlar değişti. Çadır, gıda, sağlıkla, hijyenle ilgili ihtiyaçlara koşuyoruz. İlaçlamasından, çöp toplamasına kadar. İSKİ ekibimiz su temini noktasında Hatay’ın su idaresiyle yoğun çalışma içerisinde. Şu anda cerrahi operasyon yapabilen sağlık birimimiz var. 15 bin ekmek üreten mobil fırınımız var. 558 TIR yardımı bölgeye ulaştırdık. Bunun büyük kısmı Hatay’da organize edildi.
“Mühim olan İstanbul’un taranması şart”
Konseyi kurun dedim. Bütün tartışmalar bu masada sönecek. Çünkü CHP de orda AK Parti de orda, MHP de orda İyi Parti de orda. Bir araya gelemez, rejim buna müsaade etmez.
Mühim olan İstanbul’un taranması şart. Yüzde 35’de başarılı olabildik. 120 bine yaklaştık şimdi, insanlar ‘gelin binamızı kontrol edin’ deniyor. Sokağa çıkıyorum 10 kişiden 7’si ‘gelin binamıza bakın’ diyor. Şu ana kadar 2000 öncesi yapıların kapılarını çaldık. Silivri’den başladık. Fay hattına yakın bölgelere odaklandık. Zemini zayıf, yapı stoğu eski olan yapılara odaklandık. Esas hedef o zaten.
“100 senede bitiremeyiz İstanbul’un dönüşümünü”
Kentsel dönüşüm dendiği yerde size bir şey söyleyeyim. Kirazlıtepe’de size yardımcı olmak istiyorum diye Üsküdar Belediyesi’ne söyledim. Sayın Murat Kurum’a ‘Siyaseti bir kenara itin, beni sizin doğru yaptığınız doğru işlerde siyasetin s’sini anmayacağım’ dedim. Onunla centilmenliği bozmadık. Ama centilmenliği bozan AK Parti’nin başka temsilcileri oldu. Bir araya gelmeye rejim müsaade etmez. Sayın Cumhurbaşkanı ‘şunu engellediniz, bunu engellediniz’ diyor. İstanbul meselesine samimi yaklaşıyorsanız, konseyi kurun biz ona tabi olalım. Şu kapıdan giren, öbür kapıdan çözümle çıksın. 2015’de Beylikdüzü’nde 5 bin konutluk, 80’li yıllarda yapılmış kooperatif alın, Siteler diye geçer. Göreve gelir gelmez meclis kararlarını alıp, süreci başlattık. 7 sene sonra temel atabildik. Bu sistemsizlik 7 senede o da 1300 konutta temel atmamıza imkan tanıdı. Biz bu şekilde devam edersek 100 senede bitiremeyiz İstanbul’un dönüşümünü.
“Zemini zayıf, yapı stoğu eski olan yapılara odaklandık”
Benim umudum hiç bitmez. Ben koşa koşa gider masaya katılırım. Ne gerekiyorsa yaparım. İstanbul’da hafta sonu yaptığımız toplantıdan sonra birtakım stratejiler belirledik. Bir kere tespit çalışmalarının güçlenerek devam etmesi lazım. AFAD’ın, Şehircilik Bakanlığı temsilcilerinin şimdi sıcak baktığı yönde duyumlarımız var. Buna da seviniyoruz açıkçası. Bir kısmını ilçe belediyelerine aktarılacak. Mühim olan İstanbul’un taranması şart. Yüzde 35’de başarılı olabildik. 120 bine yaklaştık şimdi, insanlar ‘gelin binamızı kontrol edin’ deniyor. Sokağa çıkıyorum 10 kişiden 7’si ‘gelin binamıza bakın’ diyor. Şu ana kadar 2000 öncesi yapıların kapılarını çaldık. Silivri’den başladık. Fay hattına yakın bölgelere odaklandık. Zemini zayıf, yapı stoğu eski olan yapılara odaklandık. Esas hedef o zaten.
“70 yıla dayanan yapı stoğundan bahsediyoruz”
İki kritik husus var. Bir tanesi 2000 öncesi olması. İkincisi ruhsatı ve projesi olmayanlar. Hiçbir kayıt yok. Bu ne yazık ki yüzbinlerce. Yaklaşık 600-700 bin civarında yapı bu şekildi. Şimdi mahalle mahalle isim de verebiliriz. Öncelikle bu meseleyle ilgili şunu söyleyelim, tapu sorunun çözümü ile ilgili cidid adımlar atıyoruz. Tapu sorununun ardından planlama ile ilgili oradaki dönüşümü hızlandırma meselesi. 70 yıla dayanan yapı stoğundan bahsediyoruz. Bugünün sorunu değil bu, birikmiş. Ne yazık ki, kalıcı çözüm yerine insanların önüne fırsatmış gibi sunulan imar affı, yapı tescil belgesi gibi tariflenen süreçlerle gelinmiş. Biz güçlendirmeyle ilgili bir altlık oluşturmaya başlayacağız. İlk çıkımış mecburen ruhsatlı, projesi olan binalara eğileceğiz.
“Ruhsatların büyük çoğunluğu ilçe belediyeleri tarafından verir”
Biz İstanbul için deprem konseyi öneriyoruz. Belediye başkanı değil iken bir bakandan randevu aldım. ‘Ben müteahhit olarak yapı denetim firmasıyla pazarlık ediyorum, denetleyecek kişiye parayı ben veriyorum, böyle olmaz’ dedim. Şimdi sistem değişti ama yine mış gibi değişti. ‘Kamu kurumları, belediyeler üzerinden bu alana ekstra ödenek ayrılarak bu işi yaparız’ dedim. Ruhsatı veren ilçe belediyesi, biz sorun gördüğümüz yeri denetleriz. Yetki alanlarımız belli. İmara aykırı ise gider soruşturmayı açar, mühürleriz. Ruhsatların büyük çoğunluğu ilçe belediyeleri tarafından verir.
“Kanalistanbul bizim namusumuz diyen bakanlar var”
Deprem Konseyi derken İBB, ilçe belediyeleri, devletin bakanlıklarının içinde olduğu kurumsal hatta oturtalım, İstanbul’a 20 yıllık projeksiyon ortaya koyalım. Peki 2 ay sonra deprem olursa! Dua edeceğiz, Allah gecinden versin diye. ‘Kanalistanbul bizim namusumuz’ diyen bakanlar var. Bağdat Caddesi’ndeki plan süreçleri yaklaşık 20 yıllık mesele. Oradaki imar akışları, emsalin artışı meselesi falan. Her birinin ayrı hikayesi var. Biz İBB olarak bu süreçlerin hiçbirine ne imza attık ne onay verdik. Ne zamandtan sonra? 2019’dan sonra.
“Biz bunu kârsız vatandaşımıza sunmak istiyoruz”
İstanbul’da güçlendirme yapılacak binalarla ilgili bir yolculuğa çıkıyoruz. Bunun tek merkezi biziz, yeni bir şey icat etmiş değiliz. Halihazırda İstanbul’da zaten güçlendirme yapılıyor ama bunu seferberliğe dönüştürmek istiyoruz. Biz bir güvence merkezi olmaz istiyoruz. Bütün şehircilik ekibimize KİPTAŞ odağı üzerinden güçlendirme birimi kuralım dedik. Bu birim başvuruları alsın, güçlendirip, güçlendirilemeyeceğini belirtsin. Ehliyetli ekiplerle irtibata geçiyoruz. Bu işin hammaddesini üretenlerle görüşüyoruz, ben bile görüşüyorum. 250-300 bin lira arası daire başı maliyetten bahsediliyor. Güçlendirmenin detayına göre artabilir. Biz bunu kârsız vatandaşımıza sunmak istiyoruz. Çok uzun olmamak kaydıyla taksitlendirme imkanı sunmak istiyoruz.
“İki asgari ücretin altında olan ailelere veriyoruz”
Aynı evde iki asgari ücret gelirinin altında olan hanelere böyle bir fırsat sunmak istiyoruz. Her vatandaşa değil, ödeme açısından bir adaleti olmasını istiyoruz. 1 milyon liralık paraya ihtiyacı var diyelim. Kotayı gelir seviyesi üzerinden koymak zorundayız. İki asgari ücretin altındaki herkes. Bu önerimiz Ocak’ta İBB Meclisi’nde gönderildi. Şu anda mecliste, çıkmasını bekliyoruz. Kira desteğimizi de gönderdik. Devletimizin kentsel dönüşüm konutlara verdiği kiranın tam 3 katını veriyoruz. Sadece konut sahiplerine değil, kiracıları da destekleyecek biçimde, çünkü bir an evvel boşaltmaları gerekiyor. 1 milyon vereceğimiz vatandaşımızın faizini üstleniyoruz. Onun rahatlıkla ödeyebileceği seviyeye getiriyoruz.
“Geliri iki asgari ücretin altında olan aileler”
Bankadan daha düşük faizli kredi elde etme vatandaşımız var. Türkiye’de en az kredi riski, konut ödemeleridir. Yılda 15 binlik konuta varan seviyeye ulaşabilir. Burada güvence olsun istiyor, KİPTAŞ’ı halkanın içine koyuyoruz. Binanın hızla bitmesi lazım, insanımızı evin içine koymak istiyoruz. Öncelikli yüksek riskli yapı grupları olacak. 2 asgari ücretli çalışsa bile aslında biz ona bu imkanı sunuyoruz. 100 metrekarelik bir ev, 2 oda 1 salon kredi imkanını vermiş oluyoruz. 14 bin 77 konuta ulaşabiliyoruz. Ocak ayında görüşülsün diye gönderdiğimiz yazıdır bu. Deprem bizim hiç gündemimizden çıkmadı.
“1 buçuk milyon evin eşyasını 10 senede taşıyamazsınız”
80’li yıllarda Beylikdüzü ve yakın çevresi uydukent olarak tariflendi. Şu anda orada 3,5 milyon insan yaşıyor. Bakırköy eski Bakırköy değil. Ayameme, Çınçın deresi tıklım tıklım yapı doldu. Bırakın yeni konut üretmeyi, 1,5 milyon evin eşyasını taşımaya kalksanız 10 senede taşıyamazsınız. 1,5 milyonluk konutu nereye taşıyorsun? Kuzey ormanlarını mı yok edeceğiz? Siz yeni yerleşim yeri yapıyorum derseniz, İstanbul’u 40 milyon yaparsınız. Kuraklığı ve susuzluğu konuşurken, İstanbul’a 20 milyonu, Marmara bölgesine 30 milyonu yığdık. Bu şekilde devam edersek İstanbul bize diz çöktürür biliyor musunuz?
“Keşke şöyle olsa, İBB, AFAD Başkanı, Kızılay Başkanı şurada olsa, beraber anlatsak”
Bugün açıkladığımız stratejinin temelinde afet öncesi yapılması gerekenlere eğildiğimiz toplantı oldu. Afet anında işimize yarayacak olanlar bunlar. Altyapının güçlendirilmesi, yenilenmesi. Afet zamanına kadar yapmamız gerekenler. Seferberlik ilanı bu hat üzerine kurulu. Nisan ayında AFAD’ın ortaya koyacağı çalışmalar, farklı kurumlardan aldığımız bilgiler doğrultusunda afet anında durumumuz ne? Keşke şöyle olsa, İBB, AFAD Başkanı, Kızılay Başkanı şurada olsa, beraber anlatsak. Ben şu anda İBB’nin üzerine düşeni anlatıyorum. Afetle ilgili arama kurtarma insanlarımız var ama bu da yetmez diyoruz, çevre illerin de afet gönüllüleri olarak İstanbul’a akması gerekiyor.
Hukuksuzluğu kafaya koymuş insanların vicdanla, zamanlamayla hiç ilişkisi olmaz. Dünkü tehdit neyse bugün farkının olduğunu düşünmüyorum. Yarın bile karar verebilirler.
O konuyu şöyle görüyorum, burada yetkim ne kadar varsa son saniyesine kadar kolları sıvadım. İstanbul’un sokaklarında ihtiyaç varsa motivasyona Adana, Mersin, Konya’ya gidip bu konuyu anlatmak zorundayız. 42 milyarlık KİPTAŞ yatırım yapıyor diyoruz. Adında deprem geçen bütçe ne kadar deniliyor. Siyasi polemiğe girmeyeceğim.
İstanbul Deprem Çalışma Grubu’nun yaptığı çalışmalarda çok deneyimli insanlar var. Burada hassas tespitler var. Bütün tespitler stratejimizin içine girmiş durumda. Belli noktalarda yüzer iskelelerin yapılması gibi. Tsunami ihtimaline karşı zarar görecek iskelelerin olmasından ötürü, yüzer iskelelelerin hizmet vereceği noktalara kadar. Bir deniz stratejimiz var. Bütün havalimanlarının hem İstanbul’un tahliyesine hem İstanbul’a gelecek olan yardımların daha kolay erişimine kadtar eylem planımız var. Evet bu AFAD’ın işi. Biz bir çalışma yaptık, AFAD’ın programında olmayanları eklemek için yaptık.
“Afet eylem planımızın eğitimini hızlı bir şekilde hayata geçirmemiz şart”
Ekrem İmamoğlu’nun bir evi var oturuyor, bir evi var, boşta. Yazın gidiyor diyelim. Bu tür adreste gözükmeyen 700 binin üzerinde bina var. Biz bunun yarısına yakın dahi olsa 400 bin konut demektir. Bu da 1,5 milyon insan demek. Buralar kiralık konut olarak kullanılabilir. Bu sadece İBB’nin atacağı adım değil. Emlak vergilerinin koyulması şarttır diyoruz. Zorlayalım, boş konut tutmasın. Bu aynı zamanda kira rakamlarını da aşağıya indirecek uygulama. Bu İstanbul konut politikalarımızın önemli maddelerinden bir tanesi. İstanbul’da Ruslar, Araplar, Türkmenler var. 1 milyon 200 bine yakın oturma izni alan insanlar var. Afet eylem planımızın eğitimini hızlı bir şekilde hayata geçirmemiz şart.
Bir yeğenim diyeceğim bir kardeşimin çocuğu İstanbul Hukuk’u kazandı. Gelir gelmez pandemi oldu. 1,5 senesi gitti. Şimdi bir dönem daha. 2 sene. Pandemi ayrı. Orada gereği yapılmadı. Boşuna uzatıldı. Bugün değerli hocamız ‘Proje çizenlerin seri bir biçimde ehliyetli olup olmadığı gözden geçirilmeli’ dedi. Eğitim meselesi böyle ihmal edilmez. Almanya’nın yerle bir olduğu dönemde, bir daha yerinden kalkamaz denildiğinde, önemli bir isim ‘üniversitelerimiz var’ demişti. Biz deprem oldu, İstanbul’da öğretimi kapatıyoruz, akıl alır gibi değil. Bu çocuk evine nasıl dönsün. Yakardık, bunu geri alın dedik. Hukukun en önemli dersini hocasından dinlemediği sürece kitaptan okuyarak anlayabilir mi? Ya da mühendisi. Bazı bölümlerle ilgili bazı merkezlerimizde güvenilir, ehliyetli akademisyenlerle bazı dersler yapılabilir. Mart ayı içerisinde harekete girsin istiyoruz. Biz destek eğitim programını uygulayacağız.
2023 genel seçiminin hayati seçim olduğunu, aslında işaretlerini az önce konuştuğumuz büyük meselenin aralarında pasaj pasaj sundum. Bu işin rejim meselesi olduğunu, sürecin işlememesi sağlayan sorunun yönetme anlayışı ve biçimi olduğunu dile getirdim. Muhalefetin ortaya koyduğu prensiplerin ülkemize çok büyük faydalar getireceğini görebiliyorum. Sistemin liyakatli insanlarla, doğru yerlerde olmasıyla büyük düzenleme olacağını görüyorum. Kendimi tanımladığım tek cümle bu değişimin neferi olmak. İBB Belediye Başkanıyım. Görevini en iyi yapan bir belediye başkanı olma çabası içindeyim. Kahramanmaraş depremiyle başlayan zaman dilimi benim için gerçekten bambaşka zaman dilimi. 1999 depremi benim hayatımı değiştirmişti. Meslek, aile yaşamıma, sürece, acılara bakışa, insanlara bakışa çok yönlü değişimi bana sundu. Belki siyasetle buluşmama vesile oldum.
Şu anda sorumluluğumun farkındayım, öncelikleri açık ara hayat kurtarma, dirençli kentler vaad etme, insanların yaşama umutla tutulmasını sağlayan İBB Belediye Başkanlığı sorumluluğumu çok yukarı taşıdı. Yarın yapılacak Millet İttifakı toplantısında başta benim sayın genel başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve diğer liderler o masada bir karar alacak. Biz başından beri oradan çıkacak kararın neferi olacağız. Meral Hanım’ın söyledikleri, ifade ettikleri, biz birebirde bu sohbeti yapmadık. Meral Hanım’la benimle ilgili söylediği başarılı olma sözleri beni çok mutlu ediyor. Bunu genel başkanımızın da ifade ettiği anlar vardır. Yarın inşallah karar alırlar. Gazeteye yansıyanlar var. Kendileriyle konuşmadıktan sonra sadece bir haber ve yorum olarak okuyorum. Aralarında ne konuştuklarını bilmiyorum.
“Yarın 6’lı Masa’dan kim aday çıkarsa onu mutlaka Cumhurbaşkanı yapacağız”
14 Mayıs’ı beklemeyebilirler diye düşünüyorum. Her an kararı alabilirler. Siyasi bir karardır. O tehdit bugün de vardır. Ben seçimi iktidarın zaten kazanamayacağını düşünüyorum. Adayımız kim olursa olsun onu elbirliğiyle kazandıracağız. Yarın 6’lı Masa’dan kim aday çıkarsa onu mutlaka Cumhurbaşkanı yapacağız.
Keşke bu mesele seçim vaadi meselesi olmasa. Yeni Hatay’ın, yeni Malatya’nın, yeni Adıyaman’ın, İslahiye’nin, Gölbaşı’nın nasıl bir şehir kurgusu içerisinde ayağa kalkacağını hep birlikte konuşabileceğimiz zemini organize edebilecek erdeme sahip olabilsek. Bu iş üzerinden siyaset ve oy devşirme yüzünden yanlış ve saçma sapan meseleye dönmesi. Bu dönemde tavır ve konuşma biçimi iktidar ya da muhalefetin lehine ve aleyhine çok etkili olacak. Şu ana kadar büyükşehir ve diğer belediyeleriyle sahada cansiperane, bazıları muhatap bulamamasına rağmen ‘ben ne yapabilirim’ duygusuyla elinden geleni yapan muhalefet belediyelerini gördük. Burada tavırlar, not tutmalar, tehdit etmelerin halk nezdinde mutlaka değerlendirmeye alınacağını düşünüyorum.
Seçimler zamanında olmalıdır. Ne yazık ki milyonlarca insanımız orada değil, göç etmiş durumda. Bugünün teknolojisi ve lojistiğiyle beraber YSK elindeki imkan ve imkansızlıkları tarif ederse, insanlarımızın en güvenli biçimde en kullanma imkanına katkı sunmak isteriz. Bu ülkede gereksiz yere iptal edilmemeli, ertelenmemeli. Bunlar demokrasiye zarar veren unsurlardır. 14 Mayıs’ta depremin etkisine rağmen seçimin yetiştirilebileceğini ve buna bizlerin katkı sunması gerektiğinin altını çizmek isterim.
Her olgun fikrin masada tartışılması için o masa kuruldu. Adayın belirlenmesinden, seçim sürecinde ortaya koyulacak ortak strateji, seçim güvenliği, listelere, seçim sonrası hangi adımların atılmasına varıncaya kadar o masa kuruldu. Benim şu anda burada sizin ve milletimizin huzurunda fikir beyan etmek kendi partime, İstanbul’daki önemli paydaşım İYİ Parti ve diğer parti paydaşlarıma haksızlık olur. Dikkatli konuşmak zorundayım. Ben bu ruha zerre zarar veren değil tam anlamıyla neferi olmaya ant içmiş birisiyim.
“İBB Belediye Başkanıyım, gündemim bu, hakkını vermek istiyorum”
Ben şunu söyledim; görevimin başındayım. İBB Belediye Başkanıyım, gündemim bu, hakkını vermek istiyorum. Hatta daha ileri gittim, her CHP’nin takdiri, onayı kendi genel başkanının Cumhurbaşkanı adayı olmasıdır. Ne yaptığımı biliyorum. Beni yıpratmak için hamleler olmuştur. Neler yaşadık, hepimiz biliyoruz. Bugün CHP kendi adayını belirlemiyor, 6’lı Masa adayını belirliyor. Şu anki ortamda bahsedilen mevzulara cevap vermeyi doğru bulmuyorum. Partim adına, ülkem adına, milletim adına düşünüyorum bunları. Bugünkü psikolojide benim milletim adına, 16 milyon hemşehrim adına, 10 ilde kaybettiğimiz insanımız adına görevim gereği öncelikli düşünmem gereken hatlarım olduğundan inanın bunlara cevap vermeyi uygun bulmuyorum.
İstanbul’un her semtinde, her sokağında, dün Bağcılar’daydım, yarın Adalar’a gideceğim, bir sonraki gün Beykoz, daha sonra Üsküdar’a gideceğim. 4 yıla yaklaşan zaman dilimi içerisinde sokakları adımlamak konusunda benim kadar yüksek performanslı bir belediye başkanı son zamanlarda yok. Dolayısıyla teveccüh görüyorum. Bunu İstanbul’da sorguluyoruz. Yüksek oranda kabul görüyoruz. Artık biz İstanbul’da yüzde 60’lara yaklaşan desteği, onayı, kabulü yakalamış durumdayız. Bugün geldiğimiz noktayı İstanbul bazında çok başarılı, Türkiye nezdinde elde ettiği kabul, hoşgörü ve sahiplenmeyi çok başarılı buluyoruz.
“Siyasetin devşirilmesi lazım”
Kızım o günden beri odasında deprem çantasıyla yatıyor. Bu konuyu çok ciddiye almak zorundayız. Ülkenizin beka meselesi budur. Savaş, düşmanları konuşuluyor. En büyük düşmanımız deprem. Meydan okuyacaksak depreme meydan okumak zorundayız. Teknik ve bilimin ışığında. Parayı da buluruz. İnsan kaynağımız da var. Kendimizi bu sürece adamalıyız. Siyasetin devşirilmesi lazım. İktidar, muhalefet bu dilin parametrelerini yakalayamazsa kaybeder.
“İtfaiye çalışanı almak istiyoruz”
Biz ısrarla itfaiye çalışanı sayısını artırmak istiyorum. İsteğimizin üçte birine kadro olarak onay alabiliyoruz. İtfaiye çalışanı almak istiyoruz, bu konuda kadro tahsisine ihtiyacımız var, bunu duyuralım. Ben ne kadar deprem bölgesinde isem eşim de hem İstanbul Vakfı hem İBB üzerinden deprem bölgesine ne katkı sunabiliriz konusunda yüzde 70-80 birimlerimizde çaba sarf ettiler. Şu anda yoğun biçimde özellikle çocuklara ve kadınlara dönük proje hazırlıkları yapıyorlar. Bölgeyle işbirliğimiz sürecek.