SOL Parti bugün İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiği buluşmada seçim bildirgesini açıkladı. Seçim bildirgesinde “Türkiye’nin birikmiş sorunlarının çözümü için yeniden devrimci demokratik kuruluş dışında bir çıkış yolu yoktur” denilirken, devrimci dönüşüm için mücadele çağrısı yer aldı.
SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, “Sol parti nasıl bir mücadele ortaya koyacak. Biz yarın bütün emekçilerin taleplerini örgütlemek için mücadele edeceğiz” dedi. SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Feray Aytekin Aydoğan ise tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıya olunduğunun altını çizerek mücadelenin önemine dikkat çekti.
İstanbul’da, Haliç Kongre Merkezi’nde,“Felaket iktidarını gönderelim, yeni bir ülke için örgütlenelim” çağrısıyla gerçekleştirilen buluşmada açıklanan beyannamede “SOL Parti devrimci programıyla emekçilerin, ezilenlerin, gençlerin ve kadınların kendi hakları ve geleceği örgütlendiği toplumsal mücadeleyi geliştirme sorumluluğuyla parlamento seçimlerinde seçim pusulasında yer alacaktır” denildi. Metinde, “SOL Parti böyle bir radikal dönüşümün ancak toplumsal devrimci bir mücadelenin eseri olacağına inanır” ifadeleri kullanıldı.
‘SOL Parti bu ülkenin devrimci dönüşümüne taliptir’
Etkinlikte konuşan SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen “Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden birine yaklaşıyor. 5 hafta sonra bir pazar akşamı bu ülke görüp görebileceği en büyük felaketten kurtulacak. Birlikte başaracağız. Birlikte göndereceğiz. Bu kritik dönemde bizim için önemli dersler var. 20 yılda bu hareketin tutumu neydi deseniz sorumluydu, tutarlıydı, devrimciydi.” dedi.
İşleyen, Henüz 2007’de “Türkiye’de bir darbe tehdidi var” dediğinde kendilerinin bu ülkede siyasal islam tehlikesinin var olduğunu söylediklerini hatırlatırken, “2010 referandumunda bu ülkenin bugüne gelmesinde en büyük karılma olan referandumda anlatmaya çalıştık. Bunun gerici, faşist ellere teslim edileceğiniz söyledik.” dedi.
‘Bu bir seçim değil referandumdur diye seçimin karakterini ortaya koymaya çalıştık’
İşleyen şöyle konuştu:
“Sokaktaydık, birlikte mücadele etttik. Evet önüne geçemedik. Ülke böylesi bir karanlığa teslim oldu ama mücadeleyi bırakmadık. Şimdi görev bu iktidarı yıkmak göndermektedir. Şimdi cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda 3 yıldır bu bir seçim değil referandumdur diye seçimin karakterini ortaya koymaya çalıştık. Bugün bir domuz bağıyla birbirine bağlanmış gerici ittifakı yenmenin kadınlar, emekçiler, çocuklar için önemini anlattık. Bu faşist rejim en çok emekçilerin düşmanıdır. Eğer faşizm varsa yapılması gereken ona karşı tek yumruk olup onu yenmektir. Bugün de tüm muhalefetin tek yumruk olduğu biçimde bir seçim sürecine geldik. Bu faşist iktidarın ülkemizde bir saniye daha fazla kalmaması için, çadır çalan iktidarı yollamak için, Kemal Kılıçdaroğlu’na desteğimizi açıkladık. Bizim görevimiz sadece oy vermek değil, aynı zamanda onu korumak. Ama eğer ülkenin kaderine bir kez daha hileyle el konulmaya çalışırlarsa, bilsinler ki bu ülkenin kanıyla canıyla mücadele eden devrimcileri var.”
Seçimlere kalan 5 haftada toplumun kazanma duygusunu, umudunu, iradesini güçlendirmek için sokaklarda olacaklarını kaydeden İşleyen,“Cehennemin kapılarını hep beraber kapatacağız. Ama açılacak olan cennetin kapısı değil. 20 yıllık yıkımın çözümü devrimci, demokratik bir çözümle mümkündür. Milletvekili listeleri açıklandı. Yarın kendi hakları için, kendi geleceği için örgütlenmiş bir sokak baskısı yoksa emekçiler, çocuklar, kadınlar için aydınlık günler gelmeyecektir. O yüzden sol parti yarının devrimci mücadelesini örgütlemek için sokakta da sandıkta da varız.” dedi.
“Biz yarın bütün emekçilerin taleplerini örgütlemek için mücadele edeceğiz.” diyen İşleyen, Türkiye’nin bugün fiili bir şeriat rejimi altında olduğunu, devletin 20 yıldır tarikatlar ve cemaatler tarafından kuşatılmış olduğunu kaydetti.
‘Bu ülkenin 20 yılından devrimcilerini çıkartırsanız, teslim olmuş bir ülke görürsünüz’
İşleyen konuşmasını şöyle bitirdi:
“Depremde enkazdan çıkan birisi beni özel hastaneye götürmeyin benim param yok dedi. Eğitimin sağlığın parasız olduğu bir ülke kurabilecek miyiz? Kamunun çalınan mallarını geri alabilecek miyiz? Bunlar için biz varız. Sol parti bu ülkenin devrimci dönüşümüne taliptir. Bunun için mücadele edeceğiz.
Eğer AKP gidiyorsa bunu kadınlar, Cerrattepe’de, üniversitelerde direnenler başardı. Eğer AKP gidiyorsa bunu devrimciler başardı. Bu ülkenin 20 yılından devrimcilerini çıkartırsanız, teslim olmuş bir ülke görürsünüz. Yarın da bu ülke gericiliğe teslim olmayacaksa, bu mücadelemizle olacak.”
‘Katil özelleştirdikleri için yıkıntılardan çıkabilen insanlara tedavi olacak hastaneler bırakmayanlardır’
SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Feray Aytekin Aydoğan ise konuşmasında deprem sonrasında yaşanan durumu hatırlatarak şunları kaydetti:
“Saatlerce, 3 gün boyunca enkaz altında kalan binlerce çığlığa ses olduğumuzda ‘Günü geldiğinde tuttuğumuz defterleri açacağız’ diye tehdit edildik.
Çocuklarımızı, arkadaşlarımızı, dostlarımızı, binlerce canı kaybettik biz. Tuttuğunuz defterlerle mi korkutacaksınız bizi? Sorumlu kim, katil kim?
Katil, deprem değil katil memleketi beşli, onlu çetelerin ellerine bırakan o binalara, rezidanslara izin veren, kentsel dönüşüm adı altında kentleri toplu mezarlığa dönüştüren, her binanın onayının altında imzası olanlardır. Katil, halk için değil rant için yapılan, depremde yıkılan o yollar, köprüler, havaalanları ile memleketi bir avuç sömürücünün ellerine teslim edenlerdir. Katil, bir afette ilk dakikalardan itibaren orada olması gereken tüm kamu kurumlarını kapatan, özelleştiren, tasfiye edenlerdir. Katil, Diyanet İşleri Başkanlık Müşaviri’ni AFAD Başkan Yardımcısı olarak atayanlar,battaniyeyi,ekmeği,suyu yıkıntılardan yaşamlarını kurtaranlara ulaştırmayıp mobil mescit gönderenler, kamu kurumlarını kadrolaşmayla kuşatanlardır. Katil, sağlığı, hastaneleri satılığa çıkardıkları, özelleştirdikleri için yıkıntılardan çıkabilen insanlara tedavi olacak hastaneler bırakmayanlardır.Katil bağışladığımız kanları,halka ait olan çadırları daha fazla para,daha fazla rant uğruna satılığa çıkaranlardır.”
‘Bir saltanat yarattılar, bu saltanatı ‘güçlü devlet’ diye ilan ettiler’
“Katil bu felaketler iktidarı, tek adam rejimidir.” diyen Aytekin Aydoğan şöyle devam etti:
“21 yıllık rejim varlığını 3 fail üzerine kurdu. Birinci fail kamucu tüm perspektifi,Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını yıkan, eğitimden, sağlığa, barınmadan ulaşıma her şeyi satılığa çıkaran neoliberal politikalardı.
Bir insanın en temel hakkı olan barınma hakkını ranta, beşli çetelere havale edenlerdi. Bin bir emekle aldıkları evler on binlerce insana mezar oldu. Gazi Mahallesi’nde ve her mahallede mahallelinin yardımıyla enkazdan çıkardıkları komşularının saatler sonra gözleri önünde yaşamını kaybettiğine tanıklık etti insanlar. Her depremzedenin olmayan hastaneler, ambulanslar nedeniyle aileleri, komşuları sokaklarda yaşamını kaybetti. Defne’de bir tane bile devlet hastanesi yoktu. Tüm özel hastaneler depremle kullanılamaz hale geldi.O yüzlerce güzellemelerle açtıkları Şehir Hastanesi kilometrelerce uzaktaydı. Kimse ulaşamadı.Sağlığı satılığa çıkaranlar kaybedilen her canın failidir şimdi.
İkinci fail siyasal İslamcılıktı. Depremden kaynaklı doğal olmayan ölümlere kader diyen, yağmurun altında yardım çığlıkları atan insanlar için ezan okutan bu kötülükler imparatorluğuydu. Bilimi reddeden, bilim insanlarını hedef gösteren bu karanlık kaybedilen her hayatın faili.
Üçüncü fail ırkçılık, milliyetçilikti.Şırnak’tan Edirne’ye herkes,düşman ilan ettikleri Ermenistan’dan, Yunanistan’a onlarca ülke arama kurtarma için en temel ihtiyaçlar için oradaydı.
Bu üç failin,tek adam rejiminin yarattığı bu karanlığı en can acıtıcı haliyle herkes gördü.
Bir saltanat yarattılar. Bu saltanatı, sarayları ‘güçlü devlet’ diye ilan ettiler. O ‘güçlü devlet’ insanlara Defne’de, Samandağ’da, İskenderun’da depremin yaşandığı her yerde mezar oldu, açlık oldu, asbest ile solunum hastalıkları,gelecek yıllar için kanser, salgın oldu.
Bugüne kadar rejimin lanetlediği herkes ise ilericiler, sosyalistler, devrimciler olağanüstü bir dayanışmayı,dayanışmanın o olağanüstü iyileştirici gücünü örgütledi.
Biz bu memleketin ilericileri,devrimcileri yıkılmış bir kentin sokaklarında, mahallelerinde, köylerinde memleketin en güzel hikayelerini halk için halkla birlikte yazıyoruz şimdi.”
‘Tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyayız’
“Bu ülkenin sosyalistleri,devrimcileri olarak tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyayız.” diyen Aydoğan, “Biz devrimcilerin,sosyalistlerin tarihi emperyalizme karşı tam bağımsız bir memleket için birlikte omuz omuza mücadele eden devrimcilerin tarihidir. Mahirlerin, Denizler için canlarını feda ettiği bir onuru taşıyanların tarihidir. Memleketini çıkarsız ve karşılıksız sevenlerin ‘yeniden kurulacak bir ülkeyi aşkla örmeğe benzer devrimci olmak’ diyenlerin tarihidir. Eşit, özgür, bir arada yaşam mücadelesini, demokrasi, barış mücadelesini yazmanın tarihidir.” ifadelerini kullandı.
Sosyalist Güç Birliği ile yeniden birlikte yol açmanın, ‘Bu memlekette sosyalistler var, devrimciler var’ diyerek haykırmanın zamanıdır
Aydoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tarihimizden aldığımız bilinçle biliyoruz ki faşizme karşı en güçlü mücadele birbirimizin elinden daha sıkı tutmayı gerektirir. Barikatlara karşı en büyük direnişler omuzlarımızın birbirine en güçlü kenetlendiği zamanlar örgütlenmiştir.
Devrimcilerin tarihi faşizmin en güçlü olduğu dönemde hep bir yol arayışının,yol açmanın tarihi oldu her zaman… Şimdi Sosyalist Güç Birliği ile kendi özgücümüzle yürümenin, yeniden birlikte yol açmanın, ‘Bu memlekette sosyalistler var, devrimciler var” diyerek haykırmanın zamanıdır.
20 yıldır yaşatılan karanlığın her anı, her günü için artık yeter.
Bu memleketin aydınları, emekçileri, gençleri, kadınları, ilericileri, sosyalistleri, devrimcileri 20 yıldır birlikte kesintisiz mücadele edenleri olarak bu felaketler iktidarını birlikte gönderelim haklarımız ve geleceğimiz için örgütlenelim,memleketi yeniden kuralımın çağrısıdır bugünkü buluşmamız.
Bütün iyi kitapların, bütün gündüzlerin, gecelerin sonunda soluğu bizde olan meltemi bizden esen yeni bir başlangıç vardır. Bu başlangıcı birlikte yazmamızın çağrısıdır bu buluşmamız.
Memleketi yeniden kurmanın umudu, Hatay’ı, yıkılan kentleri yeniden birlikte kuracak inançta, umutta, kararlılıkta saklı…
Pusulada SOL var, pusulada umut var dayanışma var. Pusulada 50 yılı aşkın mücadelemizde bitmeyen yolculuğumuzda kaybettiğimiz, yitirdiğimiz yol arkadaşlarımıza verdiğimiz bir Söz var.
Sözümüzdür, felaketler iktidarını göndereceğiz, memleketi yeniden kurmak için sokak sokak, mahalle mahalle örgütleneceğiz.
Yolumuz da, yolculuğumuz da daim olsun. Ne geçmiş tükendi, ne yarınlar.”
Tek adam rejimini göndermek en büyük görevimiz
Toplantının kapanış konuşmasını yapan SOL Parti MYK Üyesi Alper Taş “bu aslında bir kapanış değil açılış konuşmasıdır” diyerek şunları söyledi:
“SOL Parti’ye verilen oyların boşa gideceği endişesi var. Hayır arkadaşlar, devrimcilere verilen hiçbir oy boşa gitmez. Hani Erdoğan diyordu ya ‘Seçimi kaybedersek kaybedeceğimiz çok şey olur’ diye. İşte bu seçim, kaybedecek çok şeyi olanlarla kaybecek hiçbir şeyi olmayanlar arasında olacak. Bu tek adam rejmini, ucube sistemi, sivil diktatörlüğü göndermek en büyük görevimiz.”
SOL Parti’nin seçim beyannamesi
SOL Parti’nin etkinlikte okunan seçim beyannamesinde ise öne çıkan maddeler şunlar oldu:
- Demokrasi için;
Tümüyle anti demokratik, keyfi ve baskıcı Başkanlık Sistemine, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne son verilmelidir. Mevcut tek adam rejiminin Cumhurbaşkanlığına verdiği yetkiler kaldırılmalıdır. SOL Parti, kuvvetler ayrılığına dayanan, halkın söz, yetki ve karar süreçlerine katıldığı, yerel yönetimlerin ve yerinden yönetim anlayışını temel alan yeni bir düzeninin kurulmasını savunur. - Laik bir ülke için;
SOL Parti, tüm yurttaşların inanma ve ‘inanmama özgürlüğünü’ güvence altına alan bir laiklik anlayışını savunur. SOL Parti, bu anlayış doğrultusunda Aleviler başta olmak üzere farklı din ve mezheplerin özgürce inançlarını yaşayabilmelerinin güvence altına alınmasını savunur. - Bağımsız Türkiye için;
Emperyalizmin ülkemiz üzerindeki siyasi, askeri ve ekonomik tahakkümünü reddediyoruz. Emperyalizmin güdümündeki savaş politikalarına son verilmeli; Suriye yönetimi ile barışçıl ilişki sürdürmenin koşulları oluşturulmalı; Suriye’deki cihatçı güçlere verilen destek sona ermelidir. - Onurlu yaşam için;
İnsanca yaşanabilecek emeklilik ücreti ve yaşlı bakımının kamusal bir hizmet olarak sunulmasını savunan SOL Parti, emeklilerin sendikal mücadelesini desteklemekte ve tüm emeklilerle omuz omuza mücadele eder. - Parasız eğitim için;
SOL parti tüm yurttaşların parasız eğitim hakkını kullanmasının koşullarını sağlamanın kamunun görevi olduğunu savunur. Eğitimin maliyetini yurttaşlara yıkan ticari anlayışa son verilmeli, parasız eğitim herkes için bir hak olmalıdır. - Parasız sağlık için;
SOL Parti sağlıkta kamucu politikaları savunur. Her yurttaş için ücretsiz ve nitelikli kamu hizmeti yaklaşımıyla, özel hastanelerin kamulaştırılmasına; kamu-özel ortaklığı adı altında kamu kaynaklarının mega şirketlere aktarılmasına son verilmesi için mücadele eder. - Kadınlar için;
SOL Parti, sol feminist yaklaşımla erkek egemenliğinin geleneksel ve modern -kapitalist bütün biçimlerine ve toplumsal ve siyasal alandaki her türden cinsiyetçiliğe son vermek için mücadele eder. Bu doğrultuda kadın cinayetlerine son vermek; kadınların yaşam hakkını ve şiddetten korunma hakkını ve can güvenliğini sağlamak için erkek şiddetine son verecek önlemlerin alınmasını; 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi’nin eksiksiz biçimde uygulanması için mücadele eder. - Geri almak için;
Emperyalizme bağımlı ekonomik yapının türevi olan rant ekonomisinden katılımcı, demokratik planlamaya dayalı ve ekolojik tahribatı engelleyen üretim ekonomisine geçilmesi zorunludur. SOL Parti, özelleştirmelerle yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekilen halka ait tüm kamu varlıklarının, TÜPRAŞ, Türk Telekom, TEKEL, SEKA, Ereğli Demir Çelik başta olmak üzere enerji ve iletişim gibi büyük ve stratejik şirketlerden başlayarak, geçmişte kamusal hizmet vermiş Sümerbank gibi kuruluşları yeniden ayağa kaldırmayı, kamulaştırmayı savunmaktadır. - Güvenceli çalışma için;
Çalışmanın bir insan hakkı olduğundan hareketle ücretlerden kesinti yapılmaksızın, 32 saatlik \4 günlük çalışma haftasına geçilmesini ve var olan işlerin paylaşılmasını savunuyoruz. - Yoksulluğun bitmesi için;
Vergide adalet için temel gıda ve ihtiyaç maddeleri, eğitim, sağlık, kültür ve sanat ürünleri üzerindeki KDV ve diğer dolaylı vergilerin sıfırlanması, gelir ve kurumlar vergisi dilimlerinin artan oranlı olarak yeniden düzenlenmesi için mücadele edeceğiz. - Barış ve kardeşlik için;
SOL Parti Kürt sorununun bir arada yaşamı güçlendirmeyi temel alan, barışçıl ve demokratik çözüm yollarını geliştirmek için atılacak adımları destekler. SOL Parti, silahlardan arınmış barışçıl sürecin önünün açılması, yerinden yönetimlerin doğrudan demokrasi temelinde güçlendirilmesi, Kürt halkının ve tüm ezilenlerin dil ve kimliklerini özgürce yaşamalarının anayasal güvence altına alınmasına dayanan demokratik çözüm yollarını savunur. - Gıda egemenliği için;
Tarımsal alanları uluslararası sermayeye açan, emperyalist tekellerin tarımsal üretim politikalarına teslim olan uluslararası ve ikili anlaşmalar iptal edilmelidir. Şirketlerin kontrolündeki gıda sistemi karşısında insana yaraşır, doğayla uyumlu tek sistem olan ‘halkın gıda egemenliği’ uygulamaya konulmalıdır. - Ekolojik yıkıma karşı;
SOL Parti, ekolojik yıkıma karşı memleketin dört bir yanında süren direniş ve mücadelelerin parçası, örgütleyicisi olmuş ve direnen halkın daima yanında olmuştur. Ekolojik yıkıma karşı halkın acil taleplerini savunmaya ve örgütlemeye devam edeceğiz. - Demokratik çözüm için;
Suriye’ye yönelik emperyalist müdahaleye ve iktidarın ABD’nin savaş planlarına dahil olarak izlediği cihatçı politikalara en başından itibaren karşı çıkan SOL Parti, bu savaşın yarattığı göçmen krizine karşı insani ve demokratik çözümün savunucusu olarak, göçmen karşıtı ırkçı-faşizan toplumsal tepkinin karşısındadır. Bunun için AB ile yapılan tüm “Geri Kabul Anlaşmaları” iptal edilmeli, üçüncü ülkelere göçün önü açılmalıdır.